Lohusalık Sonrası Cinsel Yaşam
Lohusalık bedenin doğumun ardından fiziksel ve ruhsal toparlanma sürecidir. Psikolojik olarak kadın, bebek için anne rolüne adaptasyon sürecindedir. Çift ilişkisi içinse doğum “sevgili” olmaktan, “anne” ya da “baba” olmaya geçiştir. Bebeğe bakım vermek yeni ebeveynler için mutluluk kaynağıdır, ama alışılmadık zorluklar da içermektedir. Aynı zamanda ev kalabalıklaşmıştır. Kuşkusuz ki bu süreçte cinselliği keyifli yaşayabilmek zorlaşmıştır. Kadının lohusalık hüznü yaşaması, doğum sonrası depresyon geliştirmesi riskleri de vardır.
Ruhsal süreçlerle birlikte kadın fizyolojik olarak da değişimler yaşamaktadır. Doğum sonrası oluşan hormonal değişiklikler ve emzirme sırasında salınan hormonlar kadının cinsel isteği ve uyarılmasında azalmaya yol açabilir, vajinal ıslanma gecikebilir ya da olmayabilir. Zaten evrimsel açıdan bakılırsa bu dönem kadının yavru bakımı yapması gereken, tekrar gebe kalmasının, bir başka deyişle üremesinin istenmediği bir dönemdir. Ancak evrimin ileri basamağındaki insanlar için cinsellik sadece üreme amaçlı değildir ve sürdürülmelidir. İnsan cinselliği sadece hormonlarla belirlenmediği, sosyal koşullarla da etkilendiğinden bazı kadınların cinselliği yaşantılamasında hiçbir değişiklik olmayabilir. Kuşkusuz ki sorunsuz sürdürülebilen cinsellik, değişen bedenine rağmen kadının kendini yeniden arzulanabilir, çekici ve beğenilir hissetmesini sağlamakta ve ruh sağlığını olumlu etkilemektedir. Bebek için de tutku, aşk, sevgi ve yakınlık içeren bir ortamda büyümek önemlidir.
Araştırmacılar kadınların doğum sonrası ortalama 12 hafta içinde gebelikten önceki cinsel ilişki sıklıklarına döndüklerini tespit etmişlerdir.
Doğum Sonrası Ne Zaman Cinsel İlişkiye Başlanmalı?
Genel görüş doğum yapmış kadının ruhsal ve fiziksel toparlanmasının 6 hafta süreceği, yine bu dönemde oluşan yoğun akıntının zorluk oluşturabileceği ve cinselliğin doğum sonrası 40. günden sonra başlayabileceği yönündedir. 40 gün rahim ve vajinanın toparlanması, eski haline dönmesi ve fiziksel yorgunluğun azalması için verilen süredir. Aslında burada “cinsel ilişki” kavramından ne anladığımız önemli. Dokunmalar, kucaklaşmalar, öpüşmelerin de cinsel yakınlık kurmanın en önemli yollarından biri olduğunun altını çizersek, hemen doğum sonrası cinselliğe başlamanın uygun olduğunu belirtebiliriz.
Aslında önemli olan çiftlerin kendilerini seks için hazır hissetmeleridir ki bu süre kişiye göre değişkenlik gösterebilir. Cinsel birleşme ertelenmiş bile olsa lohusalığın hemen sonrası dönemde cinsel yakınlaşmaların başlaması kadına, erkeğe ve çift ilişkisine iyi gelecektir. Kuşkusuz ki bu yakınlık hissi ve çift ilişkisinin pozitif olarak etkilenmesi bebeğin gelişiminde de olumlu katkılar sağlayacaktır.
Süt Verme Cinsel İsteği Etkiler mi?
Hem olumlu hem olumsuz olarak etkileyebilir. Anne sütüyle beslenmenin çocuk için sayısız avantajı olduğu bilinmektedir. Bu avantajları sağlayan olmak, kadının kadınlık algısını güçlendirir, kendini daha “kadın” hissediyor olmak cinsel isteği arttırabilir. Yine süt veren kadınlarda fiziksel toparlanma sürecinin kısalacağı bildirilmektedir. Bazı araştırmalar emziren annelerin daha erken dönemde gebelik öncesi cinsel istek ve aktiviteye döndüklerini bildirirken, bazı araştırmacılar emzirmenin cinsel aktiviteyi olumsuz etkilediğini öne sürmektedirler.
Süt verilmeye devam edildiği sürece “prolaktin isimli hormon yüksek kalır ve bu hormonun cinsel isteği azaltabileceği, vajinal ıslanmayı geciktirebileceği bilinmektedir. Kayganlaştırıcı krem kullanımıyla birleşmede ağrı yaşanması giderilebilir.
Öte yandan cinsel yakınlaşmalarda göğüslerden süt gelebilir, bunun sıkıntıya yol açmaması için göğüslerin fazla uyarılmasından kaçınılmalıdır.
Cinsel İlişki Sırasında Ağrı
Doğum sonrası cinsel birleşmede ağrı (disparoni) sık rastlanan bir durumdur. Değişen hormonlar cinsel isteği azaltır, uyarılma azalır, uyarılmanın azalması, vajinal ıslanmanın az ya da hiç olmasına sebep olacağından birleşmede ağrı olur. Ağrı deneyiminin yinelenmesi, isteksizliği arttırır, istek olmayınca uyarılma ve ıslanma azalacağından kısır döngü sürer gider. Anlaşılacağı üzere çoğunlukla durum fizyolojiktir ve kendiliğinden hormonların eski düzeyine dönmesiyle düzelir. Bu geçici dönemde kayganlaştırıcıların kullanımıyla ağrı engellenir. Aslında sevişmenin uzatılması ve uyarının arttırılması da vajinal ıslanmayı arttırarak ağrıyı azaltacaktır.
Nadir olarak normal doğum yapmış kadınlar doğum kesisi (epizyotomi) bölgesindeki hassasiyet ya da o bölgede oluşmuş bir enfeksiyon nedeniyle birleşmede ağrı yaşayabilirler.
Çok daha nadir olarak travmatik yaşantılanan doğum ve operasyonlara ikincil olarak vajinismus gelişmiş olabilir, bu durum profesyonel destek gerektirir.
Kadın doğum uzmanınızla sorunu paylaşırsanız size uygun bir hijyenik kayganlaştırıcı önerecektir. Sorun devam ederse ayırıcı tanı için uzman yardımı almanız önemlidir.
Estetik Kaygı Sonucu Uzaklaşma
Kilo alımı ve değişen bedeni nedeniyle estetik kaygıları yaşayan, kendini beğenmeyen kadınların, eşi tarafından arzulanmadığı endişesiyle cinsel yakınlıktan kaçınması sıkça karşılaşılan bir durumdur. Ayrıca, cinsel ilişki sırasında bedeniyle aşırı zihinsel meşguliyet yaşayan kadınlar, kendi hazlarını engelleme eğiliminde olabilirler. Yeni doğum yapmış bir kadına genellikle “şişman olmak için daha geçerli bir nedeniniz olamaz” gibi bir yaklaşımda bulunulsa da, kadının bu dönemde de çekici ve arzulanabilir olduğunu bilmeye ihtiyacı vardır. Eşi tarafından olumlu geri bildirim almak, kadının bu konuda daha rahat hissetmesini sağlayacaktır.
Bununla birlikte, erkeğin de yeni rolüyle ilgili kaygıları olabilir; anne-bebek ilişkisi içinde dışlanmışlık hissi yaşayabilir veya yeni doğum yapmış bir kadından cinsel talepte bulunmanın uygun olup olmadığı konusunda endişeleri olabilir. Erkek de bu süreçte anlaşılmayı ve desteklenmeyi bekleyebilir. Her iki tarafın kaygılarını paylaşması, hem duygusal hem de fiziksel anlamda sağlıklı bir iletişimi mümkün kılacak ve sorunun çözülmesine yardımcı olacaktır.
Cinsel Sorunlarla Baş Etme
Lohusalık ve doğum sonrası süreç geçici bir dönemdir ve bu dönemde eşlerin birbirlerini desteklemesi çok önemlidir. Öncelikle, eşlerin gebelik döneminden itibaren bazı zorlukları öngörerek cinsel yakınlaşmayı sürdürmek için çaba harcamaları ve cinselliği açıkça konuşulabilir hale getirmeleri gerekir. Doğumu izleyen süreç, eşlerin yeni rollerine ve sorumluluklarına alıştığı bir dönemdir. Bu dönemde, bebekle ilgili olarak aile büyüklerinin desteğine ihtiyaç duyulabilir. Ancak, çiftin kalabalığa rağmen evde kendi yaşam alanlarını yaratmaya özen göstermesi, kısa süreli de olsa yalnız kalmaya çaba sarf etmesi, bebeğin kendi odasının düzenlenmesi hem çift ilişkisini hem de cinsel yaşamı korumaya yardımcı olacaktır.
Çocuğun ihtiyaçları elbette ki önemlidir, ancak bu dönemin zorlukları göz önünde bulundurulduğunda, cinsel haz, kolay ulaşılabilir bir ihtiyaç olma özelliği taşır ve bu nedenle kendimize zaman ayırmak keyifli bir çözüm olabilir. Cinsel yaşamın, doktorun önerdiği zamanda başlatılması ve uzun süre ertelenmemesi önemlidir. Sorunları konuşmak, gerekirse yardım almak da oldukça faydalıdır. Cinsel ilişki sıklığı hemen eski düzeye gelmeyebilir, ancak bu durumun kalıcı bir işlev bozukluğuna dönüşmesini engellemek mümkündür. Doğumdan bir yıl sonra cinsel yaşamda sorunlar devam ediyorsa, bir cinsel sağlık uzmanından yardım alınması önerilir.